22 Mart 2010 Pazartesi

MERSİN ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ TOPLULUĞU GELENEKSEL PSİKOLOJİ GÜNLERİ YAKINIMIZDAKİ BİLMEDİKLERİMİZ





MERSİN ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ TOPLULUĞU GELENEKSEL PSİKOLOJİ GÜNLERİ YAKINIMIZDAKİ BİLMEDİKLERİMİZ TOPLANTISI YAPILDI...

http://www.mersin.edu.tr/icerik.php?hid=3631

Mersin Üniversitesi Psikoloji Topluluğu tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Geleneksel Psikoloji Günleri 25-26 Şubat 2010 tarihleri arasında yapıldı. Yakınımızdaki Bilmediklerimiz temasının işlediği etkinliklerde, cinsel istismar, politik şiddet ve çocuk, rüyalar ve homofobi gibi konular tartışıldı.


Cinsel İstismar

Psikoloji Günleri kapsamında ilk konferans, Cinsel İstismar başlığı altında Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Halis Dokgöz ve öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Kar tarafından verildi. Çocuklara karşı yapılan cinsel istismarı anlatan ve konuyla ilgili çarpıcı bilgiler veren Doç. Dr. Halis Dokgöz, bu yönde yaptığı çalışma, deneyim ve karikatürleri de katılımcılarla paylaştı.

Cinsel istismar kavramında son yıllarda farkındalık yaratıldığının, özellikle çocuğa yapılan cinsel istismar konusunun, kamuoyunda ‘Hüseyin Üzmez davası’ olarak bilinen olayla daha çok tartışıldığının altını çizen Doç. Dr. Halis Dokgöz, çocuğa yönelik cinsel istismarın tanımını yaparak bu yöndeki hukuksal kavramları değerlendirdi; cinsel istismarın 8-12 yaş grubundaki çocuklarda daha fazla görüldüğünü ve bilinenin aksine cinsel istismarı gerçekleştiren kişilerin yüzde 55’inin aile yakınları olduğunu vurguladı. Aynı zamanda Mersin Çocukları İstismar ve İhmalden Koruma Derneği’nin de başkanlığını yapan Doç. Dr. Dokgöz, Adli Tıp Kurumu’ndaki görevi esnasında karşılaştığı olgulardan verdiği örneklerle cinsel istismarı raporlama ve ensest konularındaki sorunları da değerlendirdi.

Çocuk ya da yetişkinlerin cinsel istismara uğradıklarını saptayacak ya da belgeleyecek yeterli, düzenli ve donanımlı bir ekibin olmadığına işaret eden Doç. Dr. Halis Dokgöz, çocukların hayal güçlerinin geniş olduğu ve bu konuda genelde yalan söyledikleri yönündeki inancın aksine ‘çocukları ciddiye almalıyız’ diye konuştu. Doç. Dr. Dokgöz, istismara uğrayan çocuğun yanı sıra saldırganın rehabilitasyonu ve topluma tekrar entegre olması konularında da büyük bir eksikliğin yaşandığına da vurgu yaptı.

Cinsel şiddet konusunu hukuksal yönden ele alan Yrd. Doç. Dr. Hakan Kar ise cinselliği bilmeyen, kötü yaşayan ve cinsel açıdan mutsuz bir toplum olduğumuzu belirterek Haydar Dümen’in cinsellik konusunda otorite sayıldığını, Nuri Alço ve ‘Coşkun’ karakterlerinin ise bir dönemin cinselliğin simgeleri olduğuna dikkat çekti. Aile ve toplum yapımızın, kızları baskı altında tutarken erkekleri teşhirciliğe özendirdiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Hakan Kar, cinsel şiddet konusundaki yaygın görüşlerin yanlışlığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Cinsel şiddetin yüzde 50’si mağdurun evinde gerçekleşirken kırsalda değil şehirde çok daha fazla yaşanıyor. saldırganların yüzde 40-50’si mağdurun yakın çevresindeki kişilerken saldırganların yarısına yakını 25 yaş altındaki kişilerden, mağdurların çoğu ise savunmasız kişilerden oluşuyor.”

Neden?

Psikoloji Günlerinin bir diğer konferansı Eğitim Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Adnan Erkuş tarafından verildi. “Neden” konulu bir konferans veren Prof. Dr. Erkuş, neden sorusunun kaynağını, nedensellik ilişkisi ve nedensellik türlerini anlattı.

Çaresizlik, açıklayamama, bilgiye olan gereksinim, doğa olaylarının ardışıklığı ve göreli düzenliliğinin yanı sıra bilisel gelişimle beraber gelişen nesne devamlılığı ve merak dürtüsünün insanları nedenselliği yönelttiğini söyleyen Prof. Dr. Adnan Erkuş, “Doğadaki her olayın bir nedeni ya da nedenleri vardır. Bir olayın nedenini inceleyebilmek için ilk nedeni ve sonun sonunu bilmek gerekmez” dedi.

Gerçek nedenselliğin sadece neden-sonuç ilişkisine bağlı olamayacağını ve nedensellik ilişkisinin yenisi bulununcaya kadar geçerli olabileceğini belirten Prof. Dr. Adnan Erkuş, hangi nedensellik ilişkisinin güvenilir olduğunu anlamak için gerçek nedenselliği bilmek gerektiğini dile getirdi ve gerçek nedenselliğin koşullarını şöyle sıraladı: “Neden olanla sonuç olan birlikte değişmeli; neden sonuçtan önce gerçekleşmeli; neden-sonuç ilişkisini bozan başka etmenlerden arınmış olmalı.”

Hiç yorum yok: